2 Nisan 2016 Cumartesi

Fan Girl Hikayem

     

      Çoğu kişinin özellikle ergenlik çağlarında , hayranı olduğu bir ünlü mutlaka olur. Tabii ki benim de hayranı olduğum ünlüler oldu. Bir ünlüde ilk önce yeteneğine bakarım . Daha sonra ise karakter, kişilik ve yüzünün güzellik/yakışıklılığına bakarım .

       Benim ilk hayranı olduğum ünlü ben 4.  sınıftayken çıkış yapmış olan
Grup Hepsi den   " Gülçin Ergül " idi .  Gerek güzelliği , gerek sesinin muhteşemliği , gerek dans yeteneği ve gerekse de şarkı sözü yazabilmesiyle  gruptaki dört dörtlük , 10 parmağında 10 marifet biriydi. Sırf "Gülçin" için grubu seviyordum da diyebiliriz aslında. Zaten "Gülçin" e haksızlık edilmesi ve onun gruptan ayrılmasıyla  benim için Hepsi grubu bitti. Grup ta eski popülaritesini kaybetti .



      Yaklaşık  2 yıl  boyunca ortalarda gözükmeyip hiçbir şekilde televizyon ekranlarında görünmeyen Gülçin'in yokluğunda , orta okula giderken The Rasmus grubuyla tanıştım. Yetenekleri , müzikleri ve enerjileriyle beni kendilerine çektiler.  Orta okul 2. sınıfta yani 7 deyken babamı kaybetmiştim ve nedendir bilinmez The Rasmus grup solisti  Lauri ye karşı bir hayranlık hatta belki de bir aşk beslemeye başladım . Gerçek anlamda ilk kez fangirl oluşum onunla başlamış bulundu. Babamın ölümüyle kalbimde oluşan boşluğu doldurdum belki de bu hayranlık ve sevgiyle . Lauri , sadece sesi ve tatlılığıyla değil karakteri ve yeteneğiyle oldukça hoşuma gitmişti. The Rasmus 2008-2009 yılında Türkiye'ye konsere geldi. Gerçekten çok güzel bir gündü benim için. Lauri'nin o düşünceli , hareketli, çocuksu ve iyi kalpli olduğunu bir kez daha anladığım ve onu bir kez daha sevdiğim bir gün olmuştu.  Daha sonra tüm grup üyelerinin evlenmesi ve tarzlarını değiştirmeleriyle biraz grubun müziğinden soğusam da hala eski şarkılarını dinliyordum. Zaten  yaklaşık 2 yıldır da aktif değiller. Bu sürede de iyice hem The Rasmus hem de Lauri ye olan hayranlığım azalmış oldu.  Küçüklüğümden beri Kore ve Japonya sevgim vardı. Gerek kültürleri gerek dizi,filmleri gerek Japonların anime-manga ve live actionları ve gerekse de Korelilerin dramaları olsun çok seviyordum . Fakat Müziklerini liseye başladığım yıl 2010 senesi fark ettim. İlk dinlediğim Kpop müziği SNSD ( Girls' Generation ) grubu olsa da ilk hayranı olduğum idol Hyuna oldu.
 Hyuna'yı PSY ile yaptığı Gangnam Style düetinde fark ettim ve kendimce hakkında araştırma yapmıştım. Hyuna sayesinde 4minute grubunu keşfettim. İlk başlarda sadece Hyuna için 4minute dinlesem de , sonradan grubun müziği ve tarzı çok hoşuma gitti. Grup ve diğer üyeleri hakkında daha fazla bilgi edindikçe bir süre sonra bir baktım ki 4minute grubu hayranı olmuşum.  Zamanla Kpop müziğini daha da çok sevmeye başladım ve tüm grup ve şarkıcıları dinlemeye ve yeni çıkan Kpop müziklerini ve gruplarını takip etmeye başladım.

         Bir 4nia ( 4minute grup fanı ) olarak 4minute ve Hyuna hakkındaki netizen yorumlarına sinir olduğumu da söylemek isterim. Her ne kadar Kore de değerleri bilinmese de Kore dışında oldukça popülariteleri var. Son albümleri Tayvan , Çin ve Amerika albüm satış listelerinde ve müzik listelerinde oldukça büyük başarı gösterdi. Nedense Kore de Gfriend gibi yeni bir grup üst üste 15 ödül alırken 4minute , CL , Hyuna , Taeyeon ve Twice gibi başarılı bulduğum ve hayran kitleleri oldukça fazla olan , Gaon halk sıralamalarında genelde üstlerde yer alan grupların ödül alamaması da oldukça sinir bozucu ve akılda soru işaretleri bırakıyor. Kore müzik sektöründe bir adaletsizlik , haksızlık olduğunu düşündürüyor insana. Umarım ilerde gerek dünya gerekse Kore de çok daha büyük başarı gösterip çok daha iyi yerlere gelerek 4minute ve Hyuna hakkettikleri yere gelirler diyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder